Başkanımızın açıklamaları ve sorulara cevapları şöyle:
“Öncelikle hepinize hoş geldiniz demek istiyorum. Beklediğimizden daha çok katılım var. Sevindirici, daha küçük bir grupla yapmayı düşünüyordu bizim iletişimciler ama sezon sonunda hep beraber olmak güzel. Hepinize vakit ayırdığınız için teşekkür ederim. Niye biz bugünü seçtik? Aslında dün yapılan açıklamaları bekledik. Çünkü bir endişemiz vardı, duyumlarımızdan… O da Pazar günü sokağa çıkma yasağının devam edecek olması. Tabii bu bizim için neden endişe vericiydi? Biliyorsunuz normal şartlarda tüzüğümüzün emrettiği gibi 5-6 Haziran Cumartesi-Pazar günlerinde Geleneksel Olağan Seçimli Genel Kurulumuzu yapacaktık, fakat 1 Haziran’a kadar kısıtlamalar uzatılınca yeni bir tarih belirlemek zorunda kaldık. O tarih de 12-13 Haziran oldu. Fakat Pazar günü kısıtlamanın devam edeceğini hesaplayamadık. Şimdi bu bizi nasıl etkiliyor? İki tane olasılık var: Bir tanesi olabilecek ama tarihi ilk hafta erteleyen o da yeni bir duyuru yapmamız gerekiyor. Biliyorsunuz duyuru yaptıktan 15 gün sonra ilk toplantı, çoğunluk sağlanamazsa ki genelde sağlanamaz ikinci toplantı olur. O da bizi 25-26 Haziran’a getiriyor. Yani 25’i Cuma, 26’sı Cumartesi.. Tabii mantık ne diyor? 12-13’ü bir gün geriye çekebilir misiniz, diyor. Onun hukuken mümkün olmadığı hatta hukukçu arkadaşlara göre mahkemelik bir konu bile olabileceği söz konusu. İkinci seçenek ise onu da araştırıyoruz, konuştuk, çok kişi ile konuştuk, ilgililere de teşekkür ediyorum. Çünkü hepimizin ilk defa karşılaştığı bir durum. Acaba dedik 12-13’te tutalım ama Fenerbahçe Kongresi’ne özel bir izin alabilir miyiz, belli saatler arasında insanlar oy kullanacaklar. Biliyorsunuz bizim seçimlerimizde bir gün evvel konuşmalar yapılıyor, sunumlar yapılıyor, üyeler görüşlerini, önerilerini, eleştirilerini paylaşıyorlar. Ertesi gün de gelip oy verme faslı oluyor. Acaba pazara sadık kalabilir miyiz diye şu an çalışıyoruz. Zor gözüküyor. Olursa bizler için çok çok iyi olur. Olmadığı taktirde yarın akşam gece yarısı 24.00’a kadar yeni duyuruyu yapacağız. Onu yaparsak da 25-26’sı Cuma-Cumartesi inşallah bir daha değiştirmemek üzere seçim tarihimizi belirlemiş olacağız. Bu tabii yurt dışından gelen beklediğimizin üstünde de çok kongre üyemiz var. Bunu nereden biliyoruz? Çünkü bilgilendirme yapıyorlar. Onlar tüm hazırlıklarını yaptılar. Bu yeni tarih değişikliği onları nasıl etkileyecek bilemiyorum. İnşallah minimum derecede en az seviyede programlar etkilenir diye ümit ediyorum. Buradan aidatlarını ödeyen tüm kongre üyelerimize bir kez daha teşekkür ediyorum. 1-2 hafta gecikmeyle de olsa inşallah Olağan Seçimli Genel Kurulumuzu haziran ayı içerisinde yapıp, tamamlayıp önümüze bakacağız.
Ben minimum konuşacağım, giriş sadece bu. Sizlere de söz verdiğim gibi eldivensiz her şeyi sorabilirsiniz. İnşallah sorduklarınıza da cevap verecek durumda oluruz, yani sizi tatmin edecek durumda oluruz. Olmazsa bir raunt daha yaparız. Hoş geldiniz diyorum, sağ olun var olun. Yönetim Kurulu Üyelerimiz eşlik edenlere de ayrıca teşekkür ediyorum, yalnız bırakmadıkları için. Sevgili basın mensuplarımdan ricam soru soran arkadaşlarımızın isimlerini ve kurumlarını söylerlerse çok makbule geçer ve televizyonda izleyenlere, tüm Fenerbahçe camiasına, kongre üyelerimize, taraftarlarımıza, derneklerimize, yurt içinde yurt dışında sarı lacivert aşkıyla yaşayan herkese sevgi ve saygılarımı sunuyorum, sağ olun var olun.”
3 yıllık sürede çeşitli konulardaki algılara karşın ikinci 3 yıllık süreçte alınacak önlemler üzerine bir soru üzerine Başkanımız şöyle konuştu:
“Aslında gelişmeleri yakın takip eden, Fenerbahçeli olan ve Fenerbahçeli olmayan herkesin de vakıf olduğu, aşikar olduğu bir konu bu. Her sezon böyle başlıyoruz. Nisan ayında şampiyon, yok efendim ‘Zorlu sezonu’, yok efendim ‘Dilmen-Tatlı sezonları’… Sonuca bakıyoruz. Sonuç ortada ama bunları dillendirenler bir daha bu konulara girmiyorlar. Ve bu normalleşti, bir norm haline geldi. Bu camianın Başkanından yönetimine, taraftarına kadar herkesi ilgilendiren ve bir o kadar da rahatsız eden bu normalleşmeye rağmen inananların sayısının azaldığı ancak inananların da yeterli çoğunlukta olduğu, dolayısıyla göz ardı edemeyeceğimiz bir unsur. Ne yazık ki bu Türk futbolunun realitesi. Aslında burada şapka çıkarmak lazım. Yani sistematik bir şekilde, ısrarlı bir şekilde ve de etkin bir şekilde bu argümanları, imaları hatta iftiraları her sezon yerleştirip buna da yeterince inanacak bir kitle bulabilmek hakikaten üstün bir başarı. Tabii bu bizim performansımızı nereye kadar etkiliyor? Etkiliyor, bir yere kadar etkiliyor. Hatırlasanız da ben sezon başında pek çok konuşmamda buna hep dikkat çektim. Bu golü yemeyin, dikkat edin, böyle bir şey yok, futbolcularımıza, kamuoyuna, çalışanlarımıza… ama bu her sene devam ediyor. Azalarak da olsa devam ediyor. Ama dediğim gibi göz ardı edemeyeceğimiz derecede bir kitle var. O yüzden bundan sonra ne yapacaksınız diye soru sormuştun. Bundan sonra daha evvel ki basın toplantımda adaylığımı açıkladığımda hani sistemi değiştiremiyorsak kendimizi değiştireceğim demiştim. Aslında bizim Fenerbahçe’ye olan genel bir yaklaşım üstüne bir de Ali Koç başkan olunca başka sebeplerden dolayı artan bir yaklaşım, olumsuz yaklaşım, iftiralar, imalar. Bu bir müddet daha Türk futbolunun realitesi olarak devam edecek. Ama biz aslında yönetime geldiğimiz zaman esas bizim çok dirençle karşılaşmamızın sebeplerinden bir tanesi biz eski köye yeni adet getirmeye çalışıyoruz. Uygun bir dille, üslupla, centilmence, ortamı germeden de başarının gelebileceğine inandığımızı ve inanmak istediğimizi, adil rekabetin tesisinin marka değeri için ne kadar önemli olduğunu, birlik ve beraberlik içinde olmazsak ortak çıkarlarımızı ve sorunlarımızı adresleyemeyeceğimizi gibi hep bir yapıcı yaklaşımımız oldu. Bazıları tarafından bu çok naif karşılanmış olabilir, saf karşılanmış olabilir, bazıları tarafından çok gerçek dışı bir yaklaşım olarak karşılanmış olabilir. Ama saf olmayı, dürüst olmayı; üç kağıtçı, iftira atan, manipüle yapan, algı operasyonları yapan bir kişiliğe umarım hayatım boyunca da tercih ederim, tercih etmeye de devam ederim. Ve inşallah böyle olanların sayısı da bu sektörde her geçen gün fazlasıyla artar. Çünkü bu sektörün değişmesi lazım. Bunlar bir daha yapıldığı zaman nasıl olacak diye sorunun cevabı da, aslında bu tip operasyonları değiştiremiyorsak biz kendimizi değiştirip birinci günden itibaren kafa kafaya gelip yani bunları yapan insanları 30 kere düşünmeye davet edecek, misli misli karşılık verecek yaklaşımlarımız, temaslarımız, iletişimlerimiz olacak. Bunu şu an söyleyebilirim ama değindiğim nokta şöyle bir sormak lazım: Niye hep Fenerbahçe? Şimdi bu Fenerbahçe’nin belki de büyüklüğüyle paralel bir durum.
RAKİBİMİZİN SEÇİMDEKİ ADAYLARI FENERBAHÇE’Yİ DİLLERİNDEN DÜŞÜRMÜYOR
Bir rakibimiz seçimlere gidecek önümüzdeki haftalarda ve çoklu aday ama hiçbir aday dilinden Fenerbahçe’yi düşürmüyor. Ama Fenerbahçe’de seçim olduğundan aynı refleksleri, aynı söylemleri Fenerbahçe’nin adaylarında göremiyorsunuz. Veya 3 takım şampiyonluğa oynuyor ve bu sezon hakikaten olağandışı bir sezondu, pandemi sebebiyle demiyorum, gidişatı ve son dakikaya, son haftaya kadar 3 takımın da ipi göğüsleme şansını ben uzun zamandır hatırlamıyorum. Hele bu 3 takım, 3 büyük takım olduğu zaman; Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş, daha da enteresan bir lig. Ama dikkat edin hep imalar ve bana göre iftiralar, algılar hep Fenerbahçe üzerinden. Dikkat edin. Bizim oynayacağımız rakiplerle ilgili, onlara teşvik primi verilmiş, bir kulübün çimcisinden en üst seviyesine kadar böyle bir söylem dilinde oluyorlarsa tabii bu bir stratejinin ürünüdür. Üzüldük, şaşırmadık, üzüldük. Ama bunların Türk futbolunun markasına, değerine, futboldaki kardeşliğe, büyük resme hitap etmeyen unsurlar.
Emre Belözoğlu ve antrenör değişikliği ile ilgili soru üzerine….
EMRE BELÖZOĞLU ELİNİ TAŞIN ALTINA KOYDU
“Güzel bir soru, merak edilmesi de çok doğal bir soru. Başında ne demiştim; inşallah bütün başkanlık dönemimi bir hocayla geçer dedim. Ne yazık ki hoca konusunda hedeflediğimiz ve arzuladığımız kan uyuşmasını henüz yakalayamadık. Bu istikrar sağlandığı taktirde bir makinanın çarkları aynı istikamette döndükçe başarının gelmesi daha kolay oluyor. Bu değişiklikleri yaptıkça takım sinerjisinden sahada oynanan futboldan alınan neticelere kadar aslında pek çok şey zincirleme etkileniyor. Biz de isterdik aynı hocayla bugün devam ediyor olmak, olmadı. Dolayısıyla buradaki hedefimiz, planlarımız doğruydu ama gerçekler istediğimiz gibi gerçekleşmedi. Ben Emre Belözoğlu’na müteşekkirim. Ve burada huzurunuzda kendisine bugüne kadar bizden önceki hizmetleri de dahil olmak üzere yaptığı tüm hizmetler için teşekkür etmek istiyorum. Ne demek istiyorum? Ben Emre’yi yöneticiyken tanıdım. Yöneticilikten sonra da tanırdım. Ama Başkan olduktan sonra ve o bize kaptan olarak döndükten sonra ve aradan geçen o süre zarfında harcadığımız mesai, iyi gün kötü gün çok daha yakinen tanıma fırsatım oldu. Olduğu için de çok memnunum. Ve kendisinden ne istediysek bugüne kadar saf duygularla elinden gelenin en iyisini yapmak üzere yoğun mesailer harcayarak söz konusu Fenerbahçe ise hiçbir şeyden fedakarlık etmeden, zamanı geldiğinde kendi cebinden de bazı ihtiyaçları karşılamak üzere elini taşın altına koydu. Onun için müteşekkirim. Ben Emre ile ilk sezonun ortasında sıkıntılar yaşarken istişare etmek için görüştüm. O zamanlar sene sonu futbolu bırakıp İtalya’ya gidip… yani kendisine bir kariyer planlaması yapmıştı. Onları anlatmıştı. Fakat bazen evdeki hesap çarşıya uymaz derler ya, o sezon sonunda bize Ersun Hocanın da arzusuyla kaptan olarak döndü. Ondan 6-7-8 ay sonra kaptan, teknik direktör olarak kendini buldu. Sezon bitti ondan iki ay sonra Sportif Direktör olarak kendini buldu ki bence burada averajın, beklentinin çok üstünde bir performans sergiledi. Tabii ki yaptığımız transferlerde bazı yanlışlar olabilir ama süreç yönetimi açısından, network açısından, temaslar açısından, kısıtlı imkanlara rağmen belki de gelmesi mümkün olmayan oyuncuların gelmesini sağlaması açısından, harcama limitlerine uyum sağlama açısından ve buna sadece transfer olarak bakmamak lazım. Yani pek çok konuda büyük artılar getirdi. Sonra 7 ay sonra birden bire kendini Sportif Direktör, Teknik Direktör olarak buldu. En büyük hayali ileride kariyerinde teknik direktörlük olan bir insanın bu riski alma mecburiyeti yoktu. Son derece de riskli bir göreve soyundu. Bir saniye bile düşünmedi. O geldikten sonra 10 maçlık periyotta yanılmıyorsam o 23 puan aldı, aynı 10 maçlık periyotta Erol Hoca 21 veya 22 puan almıştı. Ama sahada gördüğümüz futbol bizlerin, Fenerbahçelilerin beklentisine çok daha yakın bir seviyedeydi. Ve biz şampiyonluğu Sivas maçında kaçırdık. Niye kaçırdığımıza biraz sonra geliriz. Dolayısıyla ne istendiyse, ne beklendiyse elinden geleni yaptı. İleriye dönük teknik direktörlük konusunda bana göre 3 alternatifimiz vardı: Bunlardan biri Emre ile devam etmek, biri yabancı bir teknik direktör tecrübeli ve heyecanlı çok iyi bir antrenörün altında tecrübe kazanması yani çift taraflı; hem Emre’nin tecrübe kazanması aynı zamanda hocanın da böyle bir kişinin mevcudiyetiyle Türkiye’ye çok daha çabuk hakim olabilmesi, üçüncüsü de yepyeni bir teknik direktör, yabancı teknik direktör. Yabancı diyorum çünkü şu an baktığım zaman mevcut şartlar, olabilecek tek ismi Emre Belözoğlu olarak görüyorum Türkiye’de. O nedenle yeni bir antrenör olursa yabancı lafını söylüyorum. Pek çok bugün beğendiğimiz, eskiden çok iyi futbolcu olmuş, çok çok iyi hoca olmuş insanlar, kişiler, kimlikler o noktaya gelene kadar ciddi bir altyapı tecrübeleri, asistan hoca tecrübeleri, profili daha düşük hocalık yapmayla deneyim kazanmışlar.
BANA GÖRE EMRE 5-10 SENE İÇİNDE TÜRKİYE’NİN EN İYİ HOCASI OLACAK AMA İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ DURUMDA BU RİSKİ ALMAK EMRE İÇİN DE HAKSIZLIK OLACAK
Bizim düşüncemiz bana göre 5, bilemedin 10 sene sonra açık ara, tartışmasız Türkiye’nin en iyi hocası olacağını düşündüğüm Emre Belözoğlu’na ki inşallah o kıvama geldiği zaman Fenerbahçe olur bu kulüpler, bence son derece başarılı olacaktır. Ama bugün bu işte deneyim, tecrübe, yaşanmışlık, öğrenmişlik çok çok önemli. Dolayısıyla 2-3 sene üst üste şampiyon olursun bir kredin olur, böyle bir riskli deneyime de girme riski alma imkanın olur ama bizim içinde bulunduğumuz durumlarda bu riski almanın, bu tercihi yapmanın risk olacağını Emre için de haksızlık olabileceğini.. Çünkü bildiğiniz üzere hem belli bir süredir şampiyonluk yok, zaten Fenerbahçe’deyseniz hoca, başkan, yönetici her zaman bir baskı var. Diğer kulüplere istinaden daha da büyük bir baskı var. Dolayısıyla onu da o riske atmamak adına bu tercihi yaptık. Ve Emre’yle de bunu konuştuk. Doğal olarak konuştuk, zaten her şeyimizi konuşuyoruz. Emre düşünmek için zaman istedi, çok sıcak baktığını söyleyemem. Onu da anlayışla karşılıyorum. Ama zaten onunla beraber şu an kadro yapılanması özellikle kiralık verdiğimiz veya bizden ayrıldı/ayrılacak/ayrılmasını düşündüğümüz oyuncuların süreçlerini tamamlamak yani yeni hoca kim olursa olsun bazı konular.. mesela Perotti konusu gibi. Ya da şu an kirada olup da istenilen veya opsiyonları kullanılacak bunlar yeni hocaya bırakılacak süreçler değil. Dolayısıyla düşünmek için zaman istedi, onu da anlayışla karşılıyorum. Ama sonuç ne olursa olsun hepinizin huzurunda Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı olarak şahsım ve yönetim kurulum adına ve inanıyorum ki camiam adına da bunu söyleyebilirim, Emre Belözoğlu’na bugüne kadar vermiş olduğu tüm hizmetler, pek çok ayrı kapasitede vermiş olduğu pek çok hizmet için çok çok teşekkür ediyorum. İnşallah hepimiz açısından en hayırlı kararı bu süreç içerisinde vermiş oluruz. Ama benim inancım şudur ki sonuç ne olursa olsun Emre Belözoğlu, bugün olmasa da yarın bu kulübe çok daha büyük hizmetler yapmaya devam edecektir.”
Şeffaflık konusu, camiaya seslenişin uzun süredir yapılmıyor oluşuyla ilgili….
ŞEFFAF OLMADIĞIMIZA DAİR İDDİALARI KÜLLİYEN REDDEDİYORUM
“Şimdi şeffaflık konusu. Sizinle rakamlar paylaşmak istiyorum. Mesai harcadık, uğraştık, istediğimiz noktada mıyız? Tam değiliz ama o noktaya hızlı hızlı geliyoruz. Şimdi şeffaflığın üzerine bir de eleştiriye açık değilizi koyacaksın. Bana sorarsanız biz, ben ve yönetimim hem şeffaflık konusunda hem de eleştiriye açık olma konusunda belki de bana yöneltilen eleştirilen arasında belki de hiç katılmadığım konu budur. Camiaya Sesleniş’i yaptın şeffafsın, yapmadın şeffaf değilsin diye yargılamayı da biraz zayıf ve gereksiz buluyorum. Çünkü şeffaf olabilmenin pek çok yöntemi var. Evet, Camiaya Sesleniş rutinlerini istediğimiz sıklıkta yapmadık, yapamadık ama bizim şeffaf olmadığımıza dair iddiaları ben külliyen reddediyorum. Hatta bir adım öteye gidiyorum belki de süper lig kulüp başkanları arasında ve kulüpleri arasında en şeffaf, en eleştiriye açık kulüplerden biriyiz. Unutmayın bana gelen en büyük eleştirilerden biri FBTV’de eleştiriye maruz kalmamızdı. Siz nasıl müsaade edersiniz Fenerbahçe TV’de bu eleştirilerin yapılmasına… Biz kendimize güveniyoruz, bizim özgüvenimiz yüksek. Samimi her türlü eleştiriye bakın samimi her türlü eleştiriye tamamen açığım. Niye, çünkü bizim kompleksimiz yok. Bizim özgüvenimiz var. Biz insanız, hata da yapıyoruz. Önemli olan hatalardan ders alabilmek, bu hataları tekrara yapmamak. Şimdi Genel Kurula geliyoruz. Tüzüğümüzün emretmiş olmasına rağmen Fenerbahçe Spor Kulübü kongre üyeleri ve arzu ederlerse taraftarlarımız web sitemizde bizim mali tablolarımıza bakabilirler. Tüzüğümüzün emretmiş olmasına rağmen ilk defa Fenerbahçe Spor Kulübü tarihinde gerçek anlamda konsolide finansalları sunacak. Bence bu son derece önemli ve bunu devam ettirmek de önemli. SPK, işte bir arkadaş çıkıyor, bizi çok seven bir arkadaş, diyor ki ‘onlar niye açıklamıyorlar, etmiyorlar?’. Ya biz transfer bilgilerini SPK’nın bize emrettiği tüm sınırlar ve çerçeve içinde birebir açıklıyoruz. Menajer harcamaları, arkadaşlar sizden rica ediyorum, 2020-21 sezonunun Türkiye Futbol Federasyonu’nda açıklanan datalarına bir bakın! Ne olur inceleyin bunları. Sizlerin de futbola yapabileceği katma değerler çok yüksek. Onun arkasında da hangi futbolcuların transfer edildikleri, hangi menajerlik şirketi ile çalıştıkları yazıyor. Deyin ki nasıl olur ki Türkiye’de Süper Lig’de 20-21 sezonunda sadece 5 kulüp menajerlik ödemesi yapmış? Bunun bir sorun. Resmi yazıyla başvurun. Biz şimdi suçlanıyoruz ki ‘onu açıklamıyor, bunu açıklamıyor’ diye. Veya şöyle sorun ‘Nasıl oluyor da Türkiye’de harcanan menajerlik ücretlerinin yarısını Fenerbahçe ödüyor. Dolayısıyla şeffaflığımızın en net kanıtlarından bir tanesi de bu. Bazı insanlar bunu sorgulayacağına diyor ki ‘ya Fenerbahçe’yi kazıklıyorlar herhalde, çok menajerlik ücreti ödüyor.’. Ya şu sayfaların arkasında bütün büyük takımların yaptığı transferler var, sorun, bunların niye hiç menajerlik ücreti yok! Ama tabii bunu yapmanız için uğraşmanız lazım. Bunu yapmak için bilgi toplamanız lazım. Bunu da toplamanız gerekiyor, duruyor orada. Üstüne gitmeniz lazım. Dolayısıyla şeffaf olmama eleştirilerinin tam ne kastettiğini de anlamıyorum. Gerçekten anlamıyorum ve şiddetle de karşı olduğumu söylemek istiyorum. Taraftarın şeffaflık beklentisiyle bizim yönetim anlayışımızla şeffaflık beklentisi uyuşmuyor olabilir. Ama biz ‘o onu dedi, bu bunu dedi’ ile hareket edemeyiz. Az önce de ifade ettiğim gibi samimi her türlü eleştiriye açığız ama bir de sırf kulübün içindeki dinamikleri etkilemek, kulübün içine müdahil olmak adına, bizi karıştırmak adına yapılan algı mesajlarını da artık kale almıyoruz. Ona harcayacak vaktimiz yok. Bakın size bir data daha vereyim: Biz dedik ki ilişki çift taraflı olsun, diyalog çift taraflı olsun ve mümkünse tabii ki mümkün değil ama mükemmele en yakın kulübe, Call Centerlarımıza gelen kongre üyesi olsun olmasın her türlü başvuruyu 24 saat içinde cevaplayalım. Ve bir departman kurduk, hem Halkla İlişkiler departmanımız var hem de üyelerimize hizmet eden bölümümüz var. Şimdi bakın yaklaşık 30 bin mail gelmiş Halkla İlişkilere. Bunun bir kısmı küfür, bir kısmı şikayeti bir kısmı talep, dilek, öneri, o gün, bir gün evvel basında çıkmış işte gelen gün camide olan bir olayda ‘niye cevap vermiyorsunuz?’ şeklinde mail, ee benim kulübümün adı geçmemiş, ben hedef alınmışım, ben niye kulübümü bulaştırayım? O tip şeyler.. 30 bin mailin %73’üne dönüş sağlamışız. Bu 30 bin tekil kişi olmayabilir, bazı kişiler birden fazla da sormuş olabilir. Bununla beraber çağrı merkezimize aşağı yukarı 100 bin adet çağrı gelmiş. Biz bunun %82’sini cevaplamışız. Dolayısıyla bu zihniyette olan bir yönetimi şeffaflıkla suçlamak ne kadar doğru tam bilmiyorum. Bu şey gibi bir derbi sonrasın 1 hafta boyunca biz hedef alındık. Yok ben öyle yapmışım, yok bu kadar adam alınmış, yok kapıda şöyle olmuş… Ya biz 8 gün ağzımızı açmadık. Bir kere cevap verdik, ‘Fenerbahçe ortam geriyor.’. Halbuki siz ‘Fenerbahçe ortamı geriyor’ deyince ‘Ya Ali Koç küfür etmiş mi’ bunu tespit etmek çok kolay. Soruyorum İstanbul Emniyet Müdürlüğü’yle temasa geçtiniz mi? ‘Bu maçta böyle bir şey yaşanmış mı?’ diye. Hepiniz Türk futboluna yön veren insanlarsınız, bir kişi soruşturdu mu, araştırdı mı? Veya Fenerbahçe güvenlik kameralarında girişler net gösterildi size kendi kanalımızda Sayın Metin Sipahioğlu çıktı. Bu iddia sahibine çıkıp ‘görüntüler buradadır, iddianızla ilgili bir değişiklik var mı?’ dediniz mi? Ama Fenerbahçe bir refleks gösteriyor cevap vermek için hemen ‘Fenerbahçe ortamı geriyor.’. Dolayısıyla sizin de bu konuda sorumluluklarınız var. Algı yapılıyor da algı yapılmaya nasıl devam edilir? Zeminde herhangi bir tepki, karşı görüş veya algı yapanların algı yapmasından dolayı kendileri sıkıntıya düşecek bir ortam olmasa salla sallaya bildiğin kadar, istediğin kadar salla. Dolayısıyla burada sizden rica ediyorum. Biz, doğru bildiğimizden bakın bizim vaatlerimiz hiç değişmedi, biz halen temiz futbol, adil rekabet, saha dışında birlik beraberlik, kavga gürültü olmadan futbolun devam edilmesi yönündeki ilkelerimizi devam ettireceğiz. Eski köye yeni adet inancımızı devam ettireceğiz. Ve buna inanın sandığınızdan çok yerde kabul görüyor. Gittiğimiz her deplasmanda saygı görüyoruz. Bu sene bu kadar olay oldu, bir kere Fenerbahçe’nin deplasmanında veya bir kere Fenerbahçe’nin evinde deplasmana gelen kulüpler arasında, yöneticileri arasında bir olay çıktı mı? Bakın orada bu oldu, burada şu yönetici şu oldu, böyle oldu vs. siz bunları tesadüf mü zannediyorsunuz. Saygı duyuyoruz, çünkü saygı görmek istiyorsanız saygı duyacaksınız. Kendinize yapılmasını istemediğiniz bir şeyi başkasına yapmayacaksınız. Biz bugün Anadolu’da, Anadolu kulüpleriyle ilişkimiz, münasebetlerimiz belki de tarihte olmadığı kadar iyidir. Bu kendiliğinden olmuyor, gergin bir Fenerbahçe olduğu için olmuyor, tam tersi Fenerbahçe olduğu için oluyor. O yüzden tahlillerinizi yaparken bu konulara da dikkat etmeniz lazım. Söylemler bir yere kadar, bir de bu işin eylem tarafı var. 3 senede Fenerbahçe bir Erzurum deplasmanı dışında o da iz Erzurum’u yendik, onlar küme düşmüştü, o ilk sezondu. Bir tane sıkıntı yaşanmış mı? Trabzon’a gidiyoruz, oraya gidiyoruz, buraya gidiyoruz, bir tane maç söyleyin bize. Buna da saygı duymanız lazım, saygı duyulmasını sağlamanız lazım. Biz X stadına gidiyoruz, bazı maçlara sandığınızdan çok daha fazla seyirci alınıyor. Bir kere şikayet etmedik. Biz de istiyoruz seyirci alınsın. Kulüplerin de bu durumda olduğunu biliyoruz. Bir kişi küfür etti diye çıkıp koskoca camiayı zan altında bırakmıyoruz. İşin hep pozitif taraflarını anlatmaya çalışıyoruz. Benim için değil, ben yine doğru bildiğimi yapmaya devam edeceğim. Ama sizler bu tarz yaklaşımı özendirmemiz lazım. Futbol bir gün kalkacağız ve temizlenmiş olmayacak. Bazı radikal değişiklikler olacak, yapısal değişiklikler olacak ki temizlenecek. Belki bir gün sizleri çocukları 20’li yaşlarına geldiğinde diyecek ki ‘Vay be Türkiye’de futbol sadece saha içinde kazanılıyor.’. O nedenle bu amaca hizmet edecek girişimlerde hep beraber bulunalım.
Bazı konularda geç kararlar veriyor oluşuna ilişkin…
“Kime göre geç? Kamuoyundaki bu algı aslında biraz nasıl geliştiğini ki sen nasıl geliştiğini biliyorsun. Analiz edersen bu sadece geç karar verme değil, pek çok unsur var. İşte yönetim ile ilgili söylenenler.. Fenerbahçe’deysen pek çok gerçek olmayan ve algı olan konularla uğraşman gerekir. Öbür kulüplerin hiçbirinin yönetim kuruluyla ilgili konuşmuyor. Bir kulübümüz bildiğimiz, gördüğümüz 3 kişi var. Bir diğer kulübümüzde belki isimlerin çoğunu bilmiyoruz bile. Ama siz Fenerbahçe’deyseniz her zaman taarruza, eleştiriye, iftiraya ve imaya açık olmalısınız.
KULÜBÜN GELECEĞİNİ DÜŞÜNDÜĞÜMÜZ İÇİN BİR KONUYU BEŞ KERE ON KERE DÜŞÜNDÜĞÜMÜZ OLUYOR
Geç karar verme konusu.. Bu da bizim eski bir iki yöneticimiz tarafından pompalanmış bir unsurdur. Hızlı karar verdiğimizi de söyleyemem. Geç karar vermeye tam katılmıyorum belki ama zaman zaman bu kulübün, bugününü, yarınını geleceğini düşündüğümüz için bir konuyu bir kere, beş kere, on beş kere düşündüğümüz olabilir. Belki zaman zaman doğru zamanı ıskaladığımız zaman da olabilir. Şimdi yurt dışında ben çok sayıda kulüp başkanıyla muhatap oluyorum. Şöyle yapalım, böyle yapalım yani diyorum ki ‘Ben bu kulübün sahibi değilim. Sizin kadar rahat hareket edemiyorum. Bizim model farklı.’ Zaten anlayamıyorlar bu model nasıl bir model ama bizim modelimiz farklı. Adamlardaki rahatlığa bakıyorum, esnekliğe bakıyorum bu, burada yok. Biz burada hancıyız. Bugün varız belki ben 2 hafta sonra yokum. Aday çıkmış. Biz attığımız her adımı ben kendi şirketimde bu kadar hassas olma durumunda değilim. Ama burada attığımız her adımı 30 kere düşünmek zorundayız. O yüzden zig zag da çizmememiz lazım, bir adım attım ama yanlış adımdı, bu çok oldu futbolda…Mümkün olduğu kadar ondan da uzak durmamız lazım. Zaman zaman arzulanan hızda refleks göstermemiş olabiliriz. Bana göre biz 3 hocayla çalıştık. Cocu, Ersun Yanal, Erol Bulut. Diğerleri geçiciydi. Öyle bir yazıyor ki bazı insanlar kötü göstermek için. Şu kadar hocayla çalıştı, ona Aykut Kocaman’ı da dahil ediyorlar. Biz geldiğimizde kontratı devam ediyordu. Dolayısıyla işe nasıl baktığınıza bağlı. Size şunu da söyleyebilirim; bu 3 senede kazanılan tecrübe, olumlu, olumsuz yaşananlar inanın ki önümüzdeki dönemlerde bunun kazandırdığı deneyimle pek çok konuda çok farklı hareket eden bir yönetim olduğunu göreceksiniz. Bizim temel felsefemiz, ilkelerimiz, doğrularımız, prensiplerimiz ve hedeflerimiz değişmeyecektir, uygulamamız değişecektir. Uygulama zaaflarımız oldu. Onlar adreslenecektir ve bazı şeyleri de ne yazık ki yaşayarak deneyim ediyorsunuz. O da bunlardan bir tanesi.
Önümüzdeki dönem seçilirseniz hayal ettiğiniz Fenerbahçe’yi görecek miyiz? sorusuna Başkanımız, “Hayal ettiğimiz Fenerbahçe tabii ki doğal olarak futbol olarak algılanıyor. Orada sınıfta kaldık. Net bir şekilde söyleyebiliriz. Hayal ettiğimiz Fenerbahçe sadece futbol şampiyonluklarıyla ölçülen Fenerbahçe değildi. Kurumsal anlamda, finansal anlamda, dijital anlamda, olimpik branşlar anlamda ve tabii ki amiral gemisi futbol anlamında. Futbolda hiç beklemediğimiz, tahmin etmediğimiz derecede attığımız adımlar, aldığımız kararlar istediğimiz sonuçları vermedi, veremedi. Dolayısıyla bunun aksini savunmak yanlışlık olur. Bunun pek çok nedeni var. Bu sene şampiyonluk. Biz şampiyonluğu Sivas maçında kaybettik. Bazı taraftarlarımız kızacak. Evet, 14-15 puanımız gitti ama biz ona rağmen buraya kadar getirdik. O yapılanlara rağmen şampiyonluk şansımızı buraya kadar getirdik ama biz Sivas maçında kaybettik. Bizim futbolcularımız kaybetti. Belki yeterince inanamadık. Ama o diğer unsurlar olmasaydı bu iş Sivas maçına kalmazdı. O yüzden üçüncü senede kurduğumuz takımla, yaptığımız yaklaşımla, aldığımız tüm sonuçlarla olumlu, olumsuz aslında biz bu sene şampiyon olabilseydik benim inancım arka arkaya zincirleme işlerin rayına oturacağı noktaya gelecekti. Olamamamız tabii ki bize büyük bir maddi hasar vermiştir. O yüzden ileriye dönük olarak inancım, futbol özelinde bu sene futbolun rengi sarı lacivert olacak.
FUTBOLDA TRANSFERLER HAKKINDA
Bizim takımımız daha evvelki iki sezonda olduğu gibi baştan kurgulanmaya ihtiyacı olmayan, daha evvel de ifade ettiğim gibi %70’i hazır. Belki reddedemeyeceğimiz bazı teklifler alacağımız oyuncularımız için, elden çıkarma açısından hiç şu an kafamızda olmayan teklifler gelebilir ama gelmediği takdirde bizi temel olarak şampiyonluğa götüreceğini, takımın bel kemiği olacağını düşündüğümüz oyuncularda kolay kolay bir hamle yapmayacağımızı, bunun üstüne 4 ya da 5 nokta atışı –gençleri saymıyorum, birkaç genç alıp kiralayacağız- nedir o 4-5 adet? Minimum 1 stoper, 1 kanat, 2 forvet, belki bir sağ bek, sol bek, fırsat transferleri var karşımızda. En azından bunları yapacağız. Şansımıza yolladığımız oyuncular yurt dışında iyi işler çıkarıyorlar. Bu sene belki yine 15 milyon Euro’luk satışımız olabilir. Bizi şampiyon yapacağına inandığımız kadronun bu sezon başında bunları düşünerek, bu saiklerle kurduğumuz ve birkaç sene çok fazla müdahaleler yapmadan götüreceğine inandığımız kadro bence şu an elimizde. Bu artıları, dokunuşları yapıp bir de elden çıkarmak istediklerimizi elden çıkardığımız takdirde bence Fenerbahçelilerin gurur duyacağı ve 1-2 sene arka arkaya şampiyonluğu getirecek yapılanmamız hazır diye düşünüyorum. Bu önümüzdeki sezonla ilgili.” diye cevapladı.
Vaadleriyle ilgili soruyu ise Başkanımız, “Benim hiçbir zaman şampiyonluk vaadim olmamıştı. Zaten büyük konuşan bir insan değilim. Dikkat ederseniz her yerde de ‘kısmetse, inşallah’ derim. Büyük konuşmayı sevmem, bu sektörde seviliyor. Hatta bir adım öteye gideyim, bu masanın etrafında oturuyorduk, kurullarla teşekkür yemekleri yapıyoruz. Bir arkadaşımız sağ olsun eldivensizce, ‘Kurullarda adamınız yok, federasyonda etkin değilsiniz, yumruğu masaya vurmuyorsunuz, böyle şampiyonluk gelmez’ diyor. Bir nebze haklı. Ama dedim ki ona Sivasspor maçından sonra şampiyonluğu alsaydık diyecek miydiniz? ‘Bak kavga etmeden, manipülasyon yapmadan, MHK’yi, kurulları etkilemeden, adam sokmadan, farklı bir üslupla, centilmence, dostça şampiyonluk da olabiliyormuş.’ Diyecekti tabii. Fark 1 maç. Bir sürü taraftarımıza da sesleniyorum. Çoğunuz düşünüyorsunuz ‘niye biz daha agresif değiliz, daha sert değiliz…’ Ama görün ki olacak. Fenerbahçe bunu gösterecek. Farklı bir üslupla da, farklı yöntemlerle de yani adil yöntemlerle bu şampiyonluğu kazanabileceğini Fenerbahçe gösterecek. Sakın ha ‘Değiştiremiyorsak kendimiz değişeceğiz’ sözümüzden bizim de bugün tenkit ettiğimiz, bazılarını aşağılık olarak bulduğumuz hal ve tavır içine gireceğimizi algılamayın. Sadece misliyle cevap vereceğimizden, çok çabuk cevap vereceğimizden emin olabilirsiniz.
Çok arzu edip de 3 sene sonra başaramadığım, bir tesis sözü vermiştim. O da ne yapıp altyapıya, A Takıma modern, Avrupa’da parmakla gösterilebilecek örnek bir tesise kavuşturma hayalimdi. Bunun için girişimlerimiz oldu. Bunun için 7 milyon Euro bütçemiz var. Paramız da hazır. Diyeceksiniz ki nereden? Adını koymak isteyen insanlar var. Belirlediğimiz bir arazi var. Başvuruları da yaptığımız bir arazi var. Ama hiçbir şey olmazsa ben ayrılmadan o arazi olacak. Ve inşallah bunun sayesinde Dereağzını’da diğer tüm olimpik branşlara ayırabileceği… İnanılmaz sıkışmış vaziyetteyiz. Mesela bugün biz bu sezona yeni bir bina, yeni bir yetiştiririz diye düşünüyorduk, yetiştiremedik. Şimdi Samandıra’da ek inşaatla 12 oda çıkarmaya çalışıyoruz çünkü yetmiyor. Benim bahsettiğim yer Samandıra’ya yakın bir yer. Parası da hazır. Yetkililere buradan sesleniyorum. Türk futboluna altyapı için örnek modeller istiyorsunuz. Biz bunu yapmaya talibiz, paramız da var, yeter ki bu tahsisi bize yapın. Planlarımız da var. Yani mimari çizimlerimiz de var. Ne kadar sürer? Düğmeye bassan 1 sene sürer. Ama sadece Fenerbahçe değil Türk futbolu bunu hak ediyor. Bakın Sayın Aziz Yıldırım Şükrü Saracoğlu stadını yaptıktan sonra Türkiye’de statlar modernleşti. Neredeyse hepsi devlet eliyle. Ama fitili ateşleyen Fenerbahçe Spor Kulübü’dür. O zamanın imkanlarıyla kendi alın teriyle, kendi emeğiyle Türkiye’nin en modern stadını yapmıştır. Şimdi her yerde stat var. Belki de bizim stadımız eski kaldı. Ama bu tesis göreceksiniz bunu fitilleyecek. Bu ateşi yakacak. Bir sürü kulüp aynı yolda gidecek. O yüzden benim en büyük hayalim o.
PİLOT TAKIM HAKKINDA
Rezerv Lig, B Ligi, 2., 3. Liglerden takım alma… Çok konuştuk. ‘Feader kulüp’ dedik, ‘Pilot kulüp’ dedik. Federasyon iki senedir uygulama yapacak. Bir türlü istenen uygulamayı yapamadık. Yapılmadı. 2 ay sonra ligler başlayacak hala federasyonumuzun hangi rezerv ligi, hangi B Ligini tesis edeceği, uygulayacağı veyahut da hiç uygulamayacağı geçen sene de olduğu gibi belli değil. Zaten altyapılar 1,5 sene kaçırdı. Bir sürü yaş grubu hiç top oynamadılar. Ama şu an ya direkt satın alma… Bir lig kurulacak… Ümidimizi kestik. Biz ağustos ayında ligle başlamadan ya bir kulüp satın almış olacağız ikinci veya üçüncü ligde. Ya da bir kulübün sahibiyle %100 stratejik ilişki içinde yani sanki sahibiymişiz gibi bir ilişki tesis edip bunu yapacağız. İhtiyacımız var. Bir sürü büyük kulübün şikayet ettiği gibi biz de ediyoruz. Kiraladığımız oyuncularımızın çoğu süre almıyorlar. Yeterince süre almıyorlar. Bazılarını süre alma mecburiyetiyle kiralıyoruz ama inanıyoruz ki kendi takımımız olduğu takdirde pek çok oyuncuyu geliştirme, deneme, test etme imkanı yakalarız. O yüzden yeni sezonun yeniliklerinden biri olacak.
Altyapıda Metin Aşık binası – onu da rahmetle, sevgi ve saygıyla anıyorum- çok eskidi. Oyuncularımız haftaya yeni binaya taşınıyor. Orayı baştan aşağıya yapacağız. Sporcularımıza fitness center yapacağız.
Futbolla ilgili bir de son olarak tabii şu an çok taraftarımızın ilgisini çekmese de bu yönde büyük talep var. Genel Kurulumuza da madde olarak koyduk. Kadın futbolun şubesini Genel Kurulumuz bize müsaade ettiği takdirde, izin verdiği takdirde hayata geçirmek istiyoruz. Fenerbahçe’nin DNA’sıyla da çok uygun. Futbol, bilin ki faaliyet gösterdiğimiz tek branş kadın olmayan. Diğer branşların hepsinde kadın-erkek. Bunun için olmak isteyen çok sponsor var. İki türlü yöntem var. Üçüncü ligden başlayıp merdivenleri atlamak veya bir takım satın almak. Ben şahsen takım satın alma taraftarıyım ama bazı arkadaşlar üçüncü ligden başlayalım diyorlar. Kadın futbolu Avrupa Kulüpler Birliği platformunda geleceğin en çok gelir yaratan 3-5 konusundan biri olarak kulüplere gösteriliyor. Biz oradan uzağız şu an. Ama kadın futbolun tohumlarını atacağız. Fenerbahçe, Beşiktaş ve Galatasaray hangi spora girerse girsin orada kora kor mücadele etsin, o spor bu ülkeden tartışmasız gelişir. O yüzden öyle düşüncelerimiz var. Futbolla ilgili vaatlerimiz. Onun dışında diğer branşlarla ilgili sizler sorduğunuz zaman cevaplarım.
TEKNİK DİREKTÖR KONUSUNDA
Teknik direktör konusunun ne zaman netleşeceği yönündeki soruyu Başkanımız Ali Koç, “Teknik direktörde hangi yola gideceğimizin netleştiğini bugün itibarıyla herhalde anladınız. Teknik direktörün en geç kampta olması lazım. Planlamayı da teknik direktörle yapacağımıza göre ne kadar erken o kadar bizim avantajımıza. Bazı futbolcular, bilhassa gidecek futbolcular, yollarımızı ayıracağımız futbolcularla şimdiden harekete geçmek durumundayız. Teknik direktör, -arzum hemen gerçekleşmesi- benim tahminim haziranın üçüncü haftasına kadar, yani tespit ettiğimiz isimler, onlarla yapacağımız görüşmeler haziranın üçüncü haftasına kadar gider. Bu sefer nasıl bir futbol oynatmak istediğimizi, disiplin açısından nasıl bir hoca olmasını istediğimizi, gençler açısından nasıl bir hoca bulmak istediğimizi, hocanın CV’sinin aşağı yukarı içinde neler olması gerektiğini belirleyip ona göre kısa bir liste çıkarıyoruz. Tabii cüzdanımız, paramız yetecek mi? Hocanın maaşına paramız yetti, hocanın taleplerine yetecek mi? Şimdi bizim gibi kulüplerin yapabileceği hata hiçbir zaman para sıkıntısıyla uğraşmamış ve de bir adım daha öteye gideyim, istediği her transferi yapabilmiş hocaların buraya gelip şapkadan tavşan çıkarması mümkün değil. Dolayısıyla işin bir de finansal konusu var. Şunu söyleyebilirim; tercihimiz, arzumuz ve odaklandığımız nokta daha çok Portekiz, Alman ekolü üzerine. Yarın İtalya’dan birini getirsek ‘Portekiz, Almanya’ demiştiniz demeyin. Tarz , profil, geçmiş başarı, sorumluluk olarak baktığımız zaman Almanya, Portekiz ekolü arasındaki isimlere daha çok odaklanıyoruz. ‘Bu kararı 2 hafta önce söyleseydiniz de bu kadar polemik olmasaydı.’ diyebilirsiniz. 2 hafta evvel bu kararımızı söylesek siz başka konuda polemik bulurdunuz. Bu karar benim için kolay bir karar değildi. Bu işin mantığı var, futbolu var duygusal tarafı var, finansal tarafı var vs… O yüzden bu kararı almadan önce de şunu bilmenizi isterim; başta Yönetim Kurulu kararı olmak üzere gerek genel yöneticilik gerekse futbol aklı olarak inandığım, güvendiğim kişilerle istişare ettim; bizim yerimizde olsaydınız ne yapardınız diye. Geldiğimiz nokta bundan ibaret.” diye cevapladı.
Yönetim Kurulunda değişiklik yapılıp yapılmayacağı yönündeki soruyu Başkanımız, “Bu işin okulu yok, eğitimi yok. 3 sene deneyim almış bir kişi sıfır kilometre gelen bir yöneticiden adım adım önde oluyor. Çünkü bazı şeyleri yaşayarak öğreniyorsunuz. Bu da onlardan bir tanesi. Ben yönetim kurulunun zayıf olduğu konusuna katılmıyorum. Gençmiş, zayıfmış vs. Bunlar da aslında Ali Koç’u vurmanın araçlarından veya imkanlarından bir tanesi. Yorulmuş arkadaşlarımız var mı? Var. Daha fazla dışarıda olup içeri, aramıza girse katkı sağlayacak arkadaşlarımız var mı? Var. Dolayısıyla benim düşüncem, bu raund hem Fenerbahçe camiasını daha fazla kapsayabilecek, hem Fenerbahçe’nin ihtiyaçları çerçevesinde katma değer sağlayabilecek – Ankara konuları olur, gayrimenkul konuları, finansal konular olur, futbol, basketbol konuları olur- bir değişiklik olacak. Zaten biliyorsunuz 4 kişinin yerini her halükarda doldurmamız gerekiyor. Diğer kulüplerde nasıl bilmiyorum, biz de asil-yedek üye ayrımı yok. Belki imza defterinde yedek üyelerin imzaları yok ama toplantıya hepimiz beraber giriyoruz. Oylama yaparsak herkesin oyunu soruyoruz. Dolayısıyla Fenerbahçe’de asil veya yedek üye olmak önemli ama icraat olarak pek fark yok. Herhalde 10-11 kişi –zaten 4’ü gitmiş- değişecektir diye tahmin ediyorum. İlgili çalışma arkadaşlarıyla yaptığım son listelere de baktığımız zaman bunu görüyorum. Buradan da huzurunuzda tüm Yönetim Kurulu arkadaşlarımıza Fenerbahçe camiasına yaptıkları hizmetlerde dolayı teşekkür ediyorum. Bu değişime gittiğimiz zaman da herkesin birbirini anlayışla karşılayacağını biliyorum.” diye yanıtladı.
Mali anlamda kulübün borçlarının azalması konusunda ne gibi projeler olacak? Gayrimenkullerin değerlendirilmesinin borçların azaltılmasında bir payı olacak mı? sorularına Başkanımız Ali Koç, “Bu soruyu cevapladım. Başka finansal sorular varsa hepsini beraber cevaplamamız lazım. ‘Mali anlamda borçlar azalmadı’ diyorsun. Aslında mali anlamda borçlar azaldı. Fenerbahçe bugün belki kendi ayakları üzerinde duracak konumda olmasa dahi finansal anlamda önünü görebilir noktaya geldi. Bu çok önemli.” diye yanıtladı.
YABANCILARIMIZIN HEPSİ MİLLİ TAKIMLARINDA OYNUYOR
Yabancı teknik direktörün risk olup olmadığı ve geç kalınıp kalınmadığı yönündeki soruyu Başkanımız Ali Koç, “İstatistikler yerli hocayı işaret ediyor diyorsunuz. Bir bakıma öyle ama Fenerbahçe’nin kazandığı19 şampiyonluğun 16’sı yabancı hocayla kazanılmış. İki türlü istatistik var. Bu lig farklı bir lig. Gerçekten Avrupa’da çok az örneği olan bir lig. Bu ligi tanımak çok önemli. Bizim tercih edeceğimiz hocanın da bu ligin özelliklerine adapte olabilecek… 13-14 takım gol yememek üzerine oynuyor size karşı. Bu sene biz onu aşmakta sıkıntı çektik. Bir sürü oyuncumuz, Attila var, Zanka var. Yabancılarımızın neredeyse hepsi milli takımlarında oynuyorlar. Bunların hepsi belki Avrupa’da mücadele etmeyecek ama pek çok oyuncumuzda milli takımının kaptanı. Bir vitrin olacak. Zanka’yı ayrı tutuyorum, absürd bir teklif gelmediği takdirde satmayı düşünmüyoruz. Hocanın geç gelmesi konusuyla ilgili ben de yarın olmasını isterdim ama dramatik bir durum olduğunu düşünmüyorum. O yüzden doğru seçimi yapmayı ve bu seçimi de son defa yapmış olmak için bu vakti harcamanın bir sıkıntı yaratacağını düşünmüyorum. Şu sebeple düşünmüyorum; pek çok transfer şampiyona sonrasını bekleyecek. Dikkat ederseniz bu sene kiralıktan uzak durmaya çalıştık ama FFP, harcama limitlerinden dolayı ister istemez birkaç oyuncu kiralamak zorundayız. Kiralık oyuncularda genel de temmuzun sonuna doğru piyasa daha da hareketleniyor. Kafamızdaki profildeki hocayı haziran ayı içinde imzaya getirebilirsek bunun fazlasıyla yeter bir zaman olduğunu düşünüyorum. Zaten geçen sene de yabancı hocalarla yaptığımız temaslarda 40-50 sayfalık raporlar hazırladılar falan… 2-3 haftada hiç burada olmayan adam buranın röntgenini çekebiliyor. O yüzden durumun dramatik olduğunu düşünmüyorum. 2 hafta evvel yabancı antrenör kararını vermiş olsaydık, mesela bugün baktıklarımızdan bazıları 2 hafta evvel müsait değildi, piyasada değildi. O yüzden taraftarlarımızın içi rahat olsun. O kadar kaybedilmiş bir zaman olduğunu düşünmüyorum.” diye yanıtladı.
BU TAKIMIN FORMASINI GİYMEK HERKESE NASİP OLMAZ
Pek çok isimle görüşüyoruz dedim, tercihimizin Portekiz, Alman odaklılar olduğunu söyledim, mümkünse 1-2 şampiyonluğu olmuş olması, hala aç ama disiplinli. Biz bu sene şampiyonluğu kaybetme sebeplerimizden bir tanesi, tam takım olamadık, tam aile olamadık. 3 senedir benim istediğim Samandıra havasını, disiplinini sağlayamadık. Onun için takım olmamızda, arzuladığımız aile ortamını sağlamamızda olumsuz unsur olduğunu düşündüğümüz bazı kişilerle de yollarımızı ayıracağız. Bu çalışan da olur, futbolcu da olur. Kontratı bitmemiş. Artı benim hiç tahammülüm yok. Burada milyonlar acı çekiyor. Bizler o kadar maddi, manevi fedakarlık yapıyoruz. O futbolcu Sivas maçına çıktığı zaman terinin son damlasına kadar… Sahada ölecek kupayı almak için. 1-0 mağlup, şampiyon adayı. Biz soyunma odasına 1-0 mağlup giriyoruz. O takım soyunma odasından çıktığı zaman çok farklı savaşacak. O bilinçte oyunculara sahip olmamız lazım. Var ama olmayanlar da var. Bunu kafaya taktım. Bu kulübün formasını giymek, bu armayı taşımak herkese nasip olmaz. Yaptıkları işin milyonlarca insanın hayatını etkilediğinin bilincinde olmayan oyuncuları biz istemiyoruz. O yüzden bu sefer çok kararlıyız. Çimcisinden teknik direktörüne kadar orada o disiplin gelecek.”
SPORTİF DİREKTÖRLÜĞE İNANIYORUM
Yeni bir Sportif Direktör olacak mı? sorusunu Başkanımız, “Sportif Direktörlüğe hala inanıyorum. Çünkü bu sektör geliştikçe FFP, harcama limitleri, bankalarla yapılan anlaşmalar vs. Bir Genel Müdür, CEO kıvamında futbola bakan ama sahayla alakası olmayan bir kişi ve departmana ihtiyaç var. Emre Belözoğlu bizim elimizdeki arkadaşlardan iletişimci, hukukçu, finansçı 3-4arkadaşı da futbol şubesinin Sportif Direktör altında konumlandırdı ki çok doğru yaptığını düşünüyorum. Onun için Sportif Direktörlük müesesesinin devam etmesi gerektiğini düşünüyorum. Aynı zamanda şunu da gördük. Hep 2 patron olayı da olabiliyor. Kültürümüz gereği belki sınırları tam oturtamadık sorumluluk çerçevelerinin. Ama idari anlamda futbolun başında olan biri olacak. Emre mi olacak diye düşünebilirsiniz. Emre’yle zaten biz sezon için de bu görevi aldığı zaman Sportif Direktörlük konusunun bittiğini konuşmuştuk. Bir gün hoca bir gün Sportif Direktör, bir daha hoca olmaz. Emre’nin gönlünde yatan da hoca olmak. O yüzden en son belki Sportif Direktör konusu atamasını yapacağız. Bu Sportif Direktör altyapının da bir sürü işinden sorumlu… Mesela son 3 seneki tecrübemden sonra altyapının bambaşka bir organizasyona kurgulanması gerekiyor. Hiçbir hoca yok hem altyapıya hem A Takıma bakacak. Sportif Direktörün de gücü yetmiyor, vakti yetmiyor. Hem de fiziken apayrı olduğu zaman. Belki o hayal ettiğim tesis olduğu zaman bunu söylemeyebilirim. Söylemek istediğim belki kamp döneminden sonra Sportif Direktörü atarız. Türk olur, yabancı olur bilmiyorum ama muhtemelen Türk olur. Şu projenin yarın iznini aldık diyelim, bu projeyi yönetmek için bile orada futbolun Genel Müdürü gibi bir pozisyon gerekiyor.” şeklinde yanıtladı.
Seçilirseniz son döneminiz mi olacak? sorusuna ise Başkanımız, “Evet 2 dönem dedim. İnşallah üçüncü dönem olmaz. Olursa da demek ki iyi şeyler oluyor demektir. Bununla beraber şahsen geçen haftada bazı arkadaşlarımla paylaştım, bence Fenerbahçe Spor Kulübü başkanlığının 3 dönemden fazla olmaması gerekir. Mümkünse de dörder yıldan 3 sene olması gerekir. Bunu tüzükte getireceğiz. Onaylanır, onaylanmaz ama 3 sene az bir süre. 4 süre makul bir süre fark yaratabilmek için. 12 seneden sonra körleşme de başlar, hatalar da başlar, güç zehirlenmesi olabilir. Bir dönem sonra tekrar aday olunabilir ama bence sor kulüpleri için 3 dönemle kısıtlama, her dönemin de 4’er sene olması.” diye cevap verdi.
15 Milyon Euro’luk futbolcu satışının nasıl olacağına yönelik bir soru üzerine
“15 milyon satış nasıl olur? Şimdi hali hazırda 6 milyonluk teklif var. İsim veremeyeceğim. Diğer kadroda hem oyuncu için hem bizim için belki de yeni bir arayış, yeni maceraya çıkmanın faydalı olacağı birkaç isim var. Bunu söylerken Attila’ları, Pelkas’ları saymadan söylüyorum. Mevcut gelen teklifler ve şu an hali hazıra bizim portföyümüzde olan gerek bu sezon oynamış gerek kiralık gitmiş oyunculara olan ilgi alaka ve henüz daha transfer sezonu başlamamış olmasına rağmen bizi bu rakam konusunda ümitlendiriyor. Ama yarın bir gün Ozan’a, Altay’a, Pelkas’a öyle bir teklif gelir ki 20-25 olur, devam edebilir. Tabii sattığınızın 3/1’i limite yansıyor biliyorsunuz. Özellikle pandemi dolayısıyla, olağanüstü ekonomik şartlar dolayısıyla ve tüm ekonomik unsurları ilgilendiren şartların aleyhte gelişmesinden dolayı belki bu sezon satışları bire bir alırlar. Bu limitlerin düzelmesi lazım. Pandemiden en çok etkilenen sektörlerden biri futbol oldu, hiçbir destek almayan sektör futbol oldu. Yani aşıların bile parasını biz verdik. Biz verdik derken kulüpler verdi. Herkes kendi ihtiyaçları doğrultusunda bunları karşıladı. O yüzden bu satışlar bizim için bu sene çok çok önemli. Bu sene %20 maliyetleri indirmemiz lazım. Sadece Fenerbahçe’nin değil hepimizin.. Çok daha iyi araştırılmış bir havuzdan seçmek, fırsat transferi diyebileceğimiz konuları tespit etmek çok çok daha önemli oluyor. Bizim artık Pelkas’lar, Altay’lar, Attilla’lar modeline gitmemiz lazım. Gerekiyorsa 1-2 milyon bonservis vereceksin, 400-500 bin euroya oynatacaksın, ileride de değer yaratacak.”
1959 öncesi şampiyonluklar ilgili bir soru üzerine
TALEBİMİZ TFF’NİN KENDİ TARİHİNE, CUMHURİYETİMİZİN TARİHİNE SAHİP ÇIKMASI
“Ben son 19 şampiyonluğumuzun 16’sını yabancı hocalardan bahsetmiştim. Sanmayın ki 59 öncesi şampiyonlukları göz ardı ettiğimizi. Ama bugün bizim 59 sonrasındaki 19 şampiyonluğumuzun 16’sı az önce de ifade ettiğim gibi yabancı hocalarla. Fenerbahçe Spor Kulübü, çok basit, yalın, net, tamamen verilere, bilgilere ve tarihi gerekçelere dayanarak bir talepte bulunuyor. Ne diyor? Türkiye Futbol Federasyonu ki o da Cumhuriyetimiz gibi 1923’te kurulmuş. Ondan beri 59 yılına kadar federasyonun düzenlemiş olduğu ulusal turnuvaların sayılmasını istiyoruz. Aynı dönemde İstanbul Ligi de var, biz onlar sayılsın demiyoruz. Biz, şu 3 farklı isimde Türkiye Futbol Birinciliği veya Milli Küme ya da Federasyon Kupası adı altında düzenlenmiş turnuvalar var. Bakın bu turnuvaların bazılarında bugünkü Süper Lig’de oynayan şehir sayısından daha fazla şehir takımları oynamış. 59 öncesi bunların iki tanesinde Beşiktaş’ın bugünkü sayılan iki şampiyonluğu ondan öncesinde, iki kere sayılmış Federasyon Kupası’nda, diyeceksiniz ki Avrupa’ya gitti vs. karşı argümanlar veriliyor. Dolayısıyla aslında bizim bugün talep ettiğimiz Türkiye Futbol Federasyonu’nun kendi tarihine hatta bir adım daha öteye gideyim Cumhuriyetimizin tarihine sahip çıkması. Bu mantıkla hareket edersek dememiz lazım ki, ‘3 puanlı sistem var artık, 2 puanlı şampiyonalara sayılmasın.’. Belki yarın bir gün maçlarda yapay zekalı hakemler olacak diyeceğiz ki, ‘eski hakemlerin yönettiği ligler sayılmasın.’. Yok böyle bir mantık. Dolayısıyla biz buradan Türkiye Futbol Federasyonu’nun kendi geçmişine, tarihine hatta bir adım daha ötede cumhuriyetin tarihine sahip çıkmasını talep ediyoruz. Bu talepleri de çok kuvvetli argümanlar ve gerekçeler ile destekleyerek hem yurt içi hem yurt dışı diyoruz ki ‘hakkımızı verin’. Tabii bunu sadece biz değil 6 kulüple beraber yapıyoruz.
DERDİMİZ PARA PUL DEĞİL
Buna karşı gelenler olabiliyor. Bir panik havasında. Ama rahat olun, bizim derdimiz paranız, pulunuz, yıldız vs. değil. Bizim derdimiz hakkımız! Tarihin resmi bir şekilde kabul edilmesi. Parası, pulu, yıldızı sonra gelir. Zaten yıldızı da takmayacağız artık. Bakın yurt dışında bu nasıl oluyor. İtalya ne yapmış? Avusturya ne yapmış? O ne yapmış? Bu ne yapmış? Bir Almanya’da Bundesliga’da biraz fark var. Bundesliga kurulduktan sonraki şampiyonluklara yıldız veriyor ama diğerlerinin hepsini sayıyor. O yüzden tekerleği yeniden icat etmeye gerek yok. Tarihe geçmiş bilgiler, belgeler, gerekçeler, istatistikler… Mesela yok efendim 4 takım… İtalya’da şampiyonluk 4 takımla olmuş, o sene 4 takım varmış. Yok efendim bunlar ulusal değil. Sen buna ulusal değil diyorsun kendi yayın organlarında kendininkini Türkiye Şampiyonu olarak sayıyorsun. Riyakarlıktan sıkıldık artık. Zaten hayatın her kademesi riyakarlıklarla dolu. Futboldan bunu mümkün olduğu kadar arındırmamız, temizlememiz lazım. Arkadaşlar, yurt dışı emsallerine baktığınız zaman tablo çok çok açık. Hakkaniyetle bilgi, belge ve tarihçilerin düşünceleri çerçevesinde bir şey yapacaksınız karar zaten aşikar. Ama federasyonumuz nasıl alacak? Hangi dengelere bakacak? Kimin gözünün içine bakacak? ‘Ya ben bu kararı alırken onu üzmeyeyim, bunu üzmeyeyim’. Ne yapacak bilmiyorum! Çok cesur karar alabilen, yapısal dönüşümler yapabilen, ‘şöyle yapacağız’ dediği her konuda dediği olan federasyon olsa o kadar endişeli olmam. Ama bizim isteğimiz hakkımızı verin. Ne fazlasını istiyoruz ne de azını. Bizim istediklerimizin bir kısmını da, al iki tanesini Beşiktaş’a vermişsin. Bir kılıf uydurmuşsun vermişsin.
59 sonrası şampiyonlukların sayılmasına karar veren ekibe bakın. Döneminde, zamanında bu kurala karar veren insanlar kim? Federasyon Başkanı kim? Onların profillerine bakın. Nerelere aidiyet duyguları olduğun bakın. Dolayısıyla 36 sene boyunca düzenlenen bu liglerin, turnuvaların, şampiyonlukları kesinlikle sayılmalıdır. Hani buna karşı gelen, mantık dışı çağ dışı argümanlarla çürütmeye çalışanlar.. Ya gelin arkadaşlar, dostluğumuza da katkı sağlar, beraber çıkalım, bu güzel insanları, halkımızı, milletimizi beraber değerlendirelim. Sen senin tezlerini savun, ben benim tezlerimi savunayım. İki üç tane tarihçi, hukukçu olsun. Hem ülkemizi aydınlatalım hem futbol tarihinde yeni bir sayfa açalım. Siz bizi ikna ederseniz biz sizlerin elini sıkarız; biz sizi ikna edersek siz bizim elimizi sıkın. Bundan Türkiye kazanır, Türk futbolu kazanır. Dostluğumuza da katkı sağlar. Böyle ortamlarda seviyeli, pro-aktif, katma değerli tartışmalar yaparsak ama ona da yanaşmıyorlar. Çok mu zor ya? Diyoruz ki ‘Başkan olması lazım değil, yönetici seviyesinde olsun, profesyonel seviyesinde olsun, çıkalım konuşalım’, bu hodri meydan filan da değil, son derece makul bir talep. Bence kulüp başkanlıklarına aday olanlar kulüp televizyonlarına çıkıp Amerika’daki başkanların tartışmaları gibi benzer tartışmalar yapalım. Hatta bir adım öteye gideyim sizlerin temsil ettiğiniz kurumların televizyon kanallarına çıkalım. Gocunacak ne var ya? Liderler çıkacaklar tezlerini, savlarını, argümanlarını sunacaklar. Bundan daha güzel ne olabilir? Ama bizim bu konuda dikkat edersiniz her adımımızı satranç oyuncusu gibi her iletişimimizin arkasında bir mantık var. Hepsinin arkasında bir argüman var. Ve ben arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Başta Metin Sipahioğlu’na, Alper Pirşen’e, bizim iletişimcilere teşekkürler, baya güzel çalışma yaptılar. Gereken cevapları çok güzel verdiler. Sen bir tarafta kendi yayın organında kendi aldığın seneye Türkiye şampiyonluğu diyorsun, sonra başkasınınkine ‘yok kardeşim bu ulusal filan değil’ diyorsun. Bu çelişkilerden uzaklaşmamız lazım. Nasıl uzaklaşılabilir? Sizler (medya mensupları) sayesinde! Siz, çelişki olduğu zaman, verilen bilgiler tutarlı olmadığı zaman bunu masaya koyacaksınız. Diyeceksiniz ki, ‘öyle demiştim ama bu böyle’. O zaman bizler de ağzımızdan çıkan her kelimeye, sizlerle paylaştığımız her bilgiye, verdiğimiz her argümana dikkat edeceğiz. Öyle kuru kuru atma olmayacak. Tekrar bu çağrıyı yapıyorum: Bir, Türkiye Futbol Federasyonu bir karar verecek. Bu kararı vermeden önce komisyon bizleri çağırmalı, bizlerin de görüşlerini almalı. Evet, yazılı her şeyi verdik. Yazılı bir şey vermek başka şey, anlatmak başka şey. Diğer 6 kulübü de çağıracaksın, karşı gelen kulüpleri de çağıracaksın ve bizleri tartıştıracaksın. Bundan daha güzel ne olabilir? Bekliyoruz.
3 TEMMUZ’DA KAYBETTİKLERİMİZİN HELALLEŞMESİNİ DAHA YAPMADIK
Dediğim gibi 3 farklı isimle, 3 adet şampiyona 36 senedir düzenlendi. Bu şampiyonaların bazılarında bugün Süper Lig’de oynayan takımlardan daha fazla şehir sayısı var! Yetmiyor yurt dışına çıkın, emsallerine bakın. Ve lütfen bu konuda hakkımız tescil edin. Bu kararı almakta sıkıntı çekiyorsanız da çağırın bir daha dinleyin bizleri, hiç acelesi yok. Bizim derdimiz para pul yıldız da değil bizim derdimiz öncelikle hakkımız. Ondan sonrasında bakarız. Ve bu camia burada hakkını ararken daha bizim 3 Temmuz’da bize yapılan kumpas sonrası kaybettiklerimiz maddi manevi, daha biz onun helalleşmesini yapmadık arkadaşlar. Cuma günü dava var, sonuçlanıyor Kumpas Davası, bakalım ne çıkacak! Yani ben Tazminat Davası demek istemiyorum. Çünkü söz konusu devletse bizim Fenerbahçe’nin duruşu farklıdır ama bir helalleşme olacak. Sen orada bana neredeyse yok edecek derecede saldır, buna müsaade et, ağzından salyalar akan adamlar televizyona çıkıp bize saldırsın, bugün aynı adamlar o günkü duruşlarının karşısında bir duruştalar. Mahkemeler ispatlayacak ama hiçbir şey olmayacak. Benim borsa değerimden, şampiyonluk sayılarımdan… biz halen belimizi doğrultamadık. Fenerbahçemizin o sezonki şampiyonluğunun ardından biz iki, üç sene üst üste şampiyon olurduk. Her anlamda fersah fersah öndeydik. Ona da hiçbir şey yapmayacaksın? Burada hakkımız var, emsaller var, örnekler var yani her şey var, tarih var. Orada da hakkımı vermeyeceksin! Zaten sahada yediğin kadar hakkımı yiyorsun! Denizli’de kaybettiğimiz şampiyonluk başka bir ülkede olsa o maç biter miydi? O maç iptal edilmez miydi? Ondan sonra Fenerbahçe her şeyi sineye çekecek, hazmedecek… Yok, öyle bir şey yok! Dolayısıyla buradan başlamak üzere federasyona sesleniyorum; artık hakkımızı verin diyeyim, hakkımızı yemeye devam etmeyin demeyeyim. Lütfen bu konuda hakkımızı verin.
Şampiyon olunsaydı Emre Belözoğlu’nun kalıp kalmayacağı konusundaki soruya Başkanımız “Şampiyon olsaydık belki o kararı verecek ben olmazdım” diye cevap verirken sözlerini şöyle sürdürdü: “Ne kadar çok sosyal medyadan kadar alıyorlar intibahı yerleştirmeye çalışsa da arkadaşlar, yani arkadaşlar dediğim medya, muhalif, o, bu, şu… sosyal medyayı nereye kadar, hangi noktaya kadar ciddi alınacağının, nereden mesajlar alacağını, hangilerinin samimi eleştiri hangilerinin güdümlü olduğunu anlayacak kapasitemiz var. Ben Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı olmadan önce de yine çok saldırılan bir camianın mensubuydum, kendi şirketimizden bahsediyorum. Bir Gezi olayları yaşadık, hiç alakamız olmayan ve ne noktaya geldi işler. Dolayısıyla ilk defa saldırıya uğramıyorum. Belki de Türkiye tarihinin en çok saldırılan başkanlarından biri olmuşumdur. Sonuna kadar beni destekleyen, organik bir şekilde büyük bir seçim kampanyası hareketine dönen/dönüşen YouTube videoları yapmalar, sosyal medyada kampanyalar, sokaklara Ali Koç fotoğrafları asmalar vs. O inanan insanların beklentilerini karşılayamamak bana büyük bir mahcubiyet baskısı oluşturdu, oluşturmaya devam ediyor. Benim en büyük sorumluluk duyduğum samimi bir şekilde Fenerbahçe aşkıyla yatıp kalkan özellikle çocuklarımız, özellikle Fenerbahçeli çocuklar, benim için mücadele veren, beni hiç tanımayan, beni hiç görmemiş, fotoğraf dahi çekmemiş, bu camianın aydınlık geleceği olarak, mali bağımsızlığı açısından beni doğru aday olarak görüp yaşadığımız her türlü sıkıntıda beni savunmak zorunda kalan insanlara karşı esas sorumluluğum var. Ama insanlar bu işten mahcup çıkmayacaklar.”
Başkan olarak futbol takımına müdahil olup olmamasıyla ilgili olarak Başkanımız, “Ben neredeyse hiçbir şeye karışmıyorum. Ben iki tane transferde başkanlık hakkımı kullandım bugüne kadar. Bir tanesi Attila. Dolayısıyla tam tersine çok farklı bir şekilde artık bu kulübün Futbol A Şubesi ve altyapısı işleyecek.” dedi.
Başkanımız Ali Koç sözlerine şöyle devam etti:
“Algı, gündem, kulüp içi siyaseti körükleyen, bilinçli yapılmış şeyler var. Bundan etkilenen samimi taraftarlarımız var ve bundan etkilenmeyen, hakikaten samimi şekilde tenkitlerini, eleştirilerini verenler var. Biz başarılı olduk demiyoruz, hata yapmadık da demiyoruz. Ama bu kulüp sağlam ellerdedir, doğru yoldadır, güvendedir. Onun bunun oyuncağı olmayacak konumdadır.” Başkanımız Ali Koç, “Başarısızlık başkanındır, başarıyı da kimseye tek başına mal edemeyiz.” diyen Başkanımız, Sivasspor’a sahamızda kaybettiğimiz maçla ilgili şunları söyledi: “Ben o gün sahadaki ruhu kabul etmiyorum. Zannedersiniz ki Sivas şampiyonluğa oynuyor. Ben futbolcuları ondan sonra bir daha görmedim. Ama isterdim gözlerinin içine bakmayı ve ‘siz ne yaptığınızı sanıyorsunuz.’ demeyi.” ifadelerini kullandı.
Basketbolla ilgili bir soru üzerine Başkanımız Ali Koç, “Basketboldan bahsetmişken öncelikle kendi takımımızı dünkü başarısından dolayı kutlayalım. Bununla beraber Efes kulübünü de kutlayalım. Son 7 senedir Türk takımlarının Final-Four’da ne kadar olduklarını, ne kadar finale kaldıklarını bir de üstüne 2 kupa eklediğiniz zaman aslında Türk basketbolu Avrupa’da baya önemli bir noktada. Bu senenin zor geçecek bir sene olacağı belliydi. Ama hocanın alışmasıyla, Maurizio Gherardini’nin, Sertaç Komsuoğlu’nun devreye girmesiyle, aralarındaki kimyayla birdenbire çok hoşumuza giden sonuçlar almaya başladık. Bu sene Final-Four’a kalacağımıza inanıyorduk. Ama ne günah işledikse bilmiyorum ama şans faktörü hiç bizim yanımızda olmadı. Bizim ilk dönemimizde gittiğimiz Final-Four’da 3 rekor kırarak gittik; en fazla galibiyet, en çabuk play-off’lara kalma ve kendi sahasında yenilmeyen takım. Sonra ilk beşin dördü sakatlandı. CSKA serisine geldik, onlar aşılı biz aşılı değil, ciddi anlamda Covid-19’dan darbe yedik. Oynayamayanlar, oynayanlar da bir iki maç çıktı, sonra Vesely sakatlandı, gerisini biliyorsunuz malumunuz. Önümüzdeki sezon bizim kadromuz hazır, inanabiliyor musun? Belki bir iki dokunuş yaparız ama star oyuncular değil. Bizim bugün el sıkıştığımız, imza attığımız oyuncuların başka kulüpler kontrat imzalayabilmek için ciddi para teklif ediyorlar. Yerlilerimiz konusunda zaafımız vardı. Onu da bu sene giderdik. Önümüzdeki sezon çok farklı bir Fenerbahçe Basketbol Takımı göreceksiniz. Buna inanın.”
YENİDEN YAPILANDIRMA ANLAŞMASI SONUCU FUTBOL DIŞINDAKİ OPERASYONLARIMIZI KENDİ KAYNAKLARIYLA SÜRDÜRMEMİZ GEREKİYOR
Amatör branşlarla ilgili de konuşan Başkanımız, “Biliyorsunuz yeniden yapılandırmayı imzaladık. Orada diyor ki, ‘A.Ş.’den derneğe +1 kuruş para trafiği olmayacak’. Yani bu ne demek? Futbol dışındaki bütün operasyonlarımızı o operasyonların yarattığı kaynakla devam ettirmek demek. Biz bunu baskette yapmak zorundayız. Böyle bir salonumuz var. EuroLeague lisansımız var. Bunu yapmak zorundayız. Eskiden 31’ken açık 16-17’ydi, Euro. Biz 19’a indirdik ama pandemiden dolayı localar, biletler, kombineler vs. şimdiki açık 11-12 bandında. Bütün basket, voleybol, olimpik branşları eklerseniz bu açık 20-25 milyon Euro. Biz, Fenerbahçe Spor Kulübü olarak kongrede de ifade ettiğim gibi bu camia ben olayım ya da olmamayım, biz olalım olmayalım bir karar vermek zorunda. Fenerbahçe her kulvarda şampiyonluğa oynayacak mı? Olimpik branşların neredeyse hepsinde şampiyon olmuş demiyor kimse. Onun için biz olalım başkası olsun bu camia bir karar vermek zorunda. Burası Türkiye’nin, dünyanın en büyük, en başarılı spor kulübü mü olacak yoksa burası futbola mı odaklanacak, erkek basketbola mı odaklanacak, geri kalan hepsini altyapı sporcularıyla çok düşük bütçelerle mi götürecek. Ben bunun kararını veremem. Ben ve arkadaşlarım elimizden geldiği kadar bu gemiyi yüzdürmeye çalıştık.” dedi.
Yapılan hatalardan yeteri kadar tecrübe kazandınız mı? sorusunu Başkanımız, “Öyle şeyler yaşadık ki, 50 yılda yaşanacak şeyleri 2 yılda yaşadık. Çoğunu olumsuz anlamda söylüyorum. Geçen sezon 22. hafta Fenerbahçe şampiyonluğun en büyük adayı, sonraki 7 maçta 1 puan alıyor. Sahaya Feriköy Fenerbahçe Spor Okulu’yla çıksak 7 maçta 1 puandan fazla alırız. O maçta yaşadıklarımızı gözünüzün önüne getirin. Garip şeyler yaşadık. Dolayısıyla ders pahalı oldu ama oldu. Bizim özgürlüğümüz de yüksek o yüzden her şeyle yüzleşebiliriz. Yaptığımız çok hatalar oldu ama hiç kimse beni ve arkadaşlarımı kulübün çıkarları için, menfaatleri için var gücümüzle iyi niyetle, samimiyetle çalışmadığımızı, kulübün maddi-manevi imkanlarını heba ettiğimizi, kendi çıkarlarımız için kullandığımızı iddia edemez. Çok destek var. Bu desteği görüyorsak insanlar samimiyetimizi biliyor, çabalarımızı biliyor. Bugün Fenerbahçe koca koca kulüplerin imza attığı yeniden yapılandırmaya 1 sene direniyorsa ve bu anlaşmanın kulübümüzün menfaatlerine aykırı olduğunu medyada anlatıyorsa, bir duruş sergiliyorsa ve bugün bizim duruşumuzdan dolayı değişen şartlardan yararlananlar o gün bizi devleti suçlamakla suçluyorlarsa bir bakmanız lazım. Bu bizim niyetimizdir. Bizim niyetimiz iyi niyettir. Müthiş talihsizlikler yaşadık, haksızlıklar yaşadık, hatalar da yaptık. Hepsini bir çanak içine topladığınız zaman onu için ‘futbolun rengi sarı lacivert olacak’ diyorum. İlk defa iddialı konuşuyorum. Seçim geliyor diye de değil. Yaptığımız hatalardan fazlasıyla dert aldığımızı söyleyebilirim.” diye yanıtladı.
3 ŞUBE İÇİN 3 YILLIK FİNANSMAN SAĞLARSAK HAYATA GEÇİRECEĞİZ
Hentbol branşıyla ilgili soru üzerine Başkanımız şu yanıtı verdi: “Şu an öncelikle planlamamız kadın futbol. Gündemde de göreceğin gibi E-Spor. Zaten 1907 Derneği onu götürüyor. Ve seçim zamanında söylediğim engelli sporlar. Seçim zamanı kadın futbolu söylememiştim. Bu 3 şube için izin isteyeceğiz. Bunların finansmanını minimum 3 yıllık sağlayabilirsek hayata geçireceğiz. Para verecek imkanımız yok. Kaynağımız yok. 2 spor var ki; su topu ve hentbol. Birinde Beşiktaş birinde Galatasaray var. En azından benim dönemim için hentbola yatırım yapma düşüncemiz şu an yok.”
Geride kalan dönemi 10 üzerinden puanlayarak değerlendiren Başkanımız Ali Koç, “ Sportifi 3’e bölelim. Futbol 10 üzerinden 5, voleybol-basketbol 10 üzerinden 7, diğer branşlar 10 üzerinden 8. Ekonomik olarak mali bağımsızlık anlamında daha gidecek çok yolumuz var; 6. Yeni gelir yaratma açısından 9. Maliyetleri düşürme, tasarruf etme (bütün operasyon); 6. Kendime en kızdığım taraf o. Geldiğimiz günden itibaren bütün şeyleri sıkacaktık. Taze kaynak yaratma 9. Benim burada ne işim var? Küçükken beni biri Fenerbahçeli yapmış. Sadakat duygusu yüksek bir adamım. Fenerbahçe’nin son dönemde yaşadıklarından dolayı adaylığımı koymuşum ve tarihi bir seçimle kazanmışız. O tarihi seçimi kazanmanın camiaya olan faydasını gösterme zamanı geldi. Biraz gecikti ama yaptıklarımızın meyvesini toplamanın tam zamanı. Tutan sebep nedir? Sandığınızdan çok daha kuvvetli ve dirençli bir insanım. Kolay pes edecek biri değilim. Beni tutan sebep bu camianın başında görmek isteyenlerin hak ettiği günleri getirmeden ben burayı bırakmam. Tabii seçimle kaybedersem yapacak bir şey yok. Kendi irademle diyorum.” şeklinde konuştu.
TFF’den beklentisini ise Başkanımız şu sözleriyle anlattı: “Ufak bir beklentimi söyleyeceğim. Her zaman adil rekabet, kimin sesi çok çıkarsa onun kazandığı bir futbol ortamı değil. Futbolun yapısal sorunlarına çözüm getirebilecek zihniyette bir federasyon. Mesela yayıncı kuruluşla ilgili müthiş bir sıkıntımız var, çözülemiyor. Toplantılar var yine, indirim, indirim, indirim… Sonu yok. Bir şirket çıkmış, parmağında oynatıyor. Hiçbir şartnameye uyulmuyor. Yabancı kuralı. Yine gündeme geldi. Fenerbahçe geçen sene oynanan ligimizde maç başına 5.50 yabancı oyuncu oynatarak sezon içinde en az yabancı oynatan ikinci kulüp. En az oynatan Göztepe. Yanılmıyorsam 4.98. Ne yapmışız? Planlarımızı 2 senedir ifade edilen yabancı sayısını indirme üzerine kendimizi programlamışız, hazırlamışız. En çok da Hatay, 9.23. Buna göre planlama yaptık. Ama yine eski sistem devam edecek. Galatasaray 6.95, Trabzonspor 7.15, Beşiktaş 8.48. Buna göre kurguladık. Emre’nin yaptığı önemli işlerden biri de budur. Paydaşlarımız hazır değilse, pazarlık aşamalarında elleri zayıflayacaksa 1 sene uzatmanıza karşı gelmeyiz dedik. İşimize geleni tercih etmedik çünkü takımların çoğunun buna ihtiyacı var. Kurullar. Bugün hakem atamalarında hakem puanlandırmalarında yapılış şeklinde ve süreçlerinde ve ilgili kişilerle büyük bir sıkıntı var. Çok büyük bir sıkıntı var. Kabul edeceksiniz ki bütün takımlar hakem performansından şikayetçi. Bu sadece Fenerbahçe’ye has bir şey değil. Şu olgudan da uzak durulması lazım; ‘Herkes şikayet ediyorsa bu işi doğru yapıyoruz.’ Yok öyle bir şey. Kaç kişi A Klasman hakemi, kaçı son 4-5 senede kaç maç almış. Niye biz aynı 13-14 isim etrafında dönüyoruz. İnceleyin. Veya 5 senede 4 maç almış adam niye A Klasmanda duruyor? Bir kere hakem havuzunu genişletmemiz lazım. Genç hakem işi bir nebze sekteye uğradı çünkü hazır olmayan gençleri büyük maçlara verdiler. Onlar birkaç hata yapınca, kötü maç yönetince eskisi gibi maçlara verilmez oldu, yine aynı isimler etrafında dönüyoruz. Merkez Hakem Kurulu bir hakemin ismi Ali Koç diye atayan adamı işten aldı. Komik geliyor değil mi? İlk haber gelince böyle bir şey olmamıştır dedim. Bu, hakem camiasında acayip konuşuluyor. ‘Adamlara bak, Fenerbahçe’nin altyapısındaki hakemi atayanı görevden aldılar, acaba bize ne yaparlar?’ Bu adam geçen sene 4 tane Fenerbahçe maçı yönetmiş, biri Fenerbahçe-Galatasaray. Hakem bunu yazıyor kafasına. Buradan atamalara geleceğim. Türkiye’de Süper Lig, PTT 1.Lig, 2.Lig ve 3.Lig maçlarının hakem atamalarını 2 kişi yapıyor. Başkan ve Tokat soyadlı biri. Akraba kontenjanından olan arkadaş. Geçmişle ilgili sicilini söylememe gerek yok. 2 kişi en iyi niyetli 2 kişi olsa da hata yapmamaları mümkün değil. Benim maçımda başvurmuşum; Alanyaspor maçında kural hatası var diye. Sen inceleme aşamasında olduğu bir konuyu 3 gün sonra o hakemi atarsan ne mesaj veriyorsun? Etik olarak yapmaman lazım. Araştırmada ya. Dolayısıyla hakemleri atayan kurumun davranışına ve tercihlerine göre hakem camiası mesaj alıyor. Maçı nasıl yönetmesi gerektiğine dair mesaj alıyor. Kurullar olmalı. MHK’de 7 kişi var. 2’si bu kadar işi yapıyor. 1’i kadın futbol, 2’si de plaj futboluyla Futsal atamalarını yapıyor. Hepsi aynı huzur haklarını alıyor. Arabalar son model, jilet gibi. Biz öneri getiriyoruz. Diyoruz ki öncelikle hakemler nasıl puanlanıyor ve nasıl bir sonraki hafta maç alma hakkını kazanıyor? Bunu şeffaf yapın. Bir gözlemci yetmez. 2 sahada olsun 1 gözlemci de hafta bitince televizyon odasından izlesin. 3’ü formu doldurup versinler, bilgisayardan ne puan çıkıyorsa açıklayın. Çok mu zor? Fayda sağlamaz mı? Gözlemciler de eski hakem. Sen benim sırtımı sıvazla ben senin sırtını sıvazlayayım.
METİN TOKAT HAKEM ATAMALARINDA OLAMAZ, OLMAMALI
Basit bir hamle. İyi maç yöneten hakeme prim verin. Para çok önemli bu işte. Hakemler atanmak istiyor. Rüzgar nereye göre eserse ona göre hareket ediyor atanmak için. Süper Lig’i 1 kurul yapsın, PTT’yi bir kurul yapsın, diğerlerini başka kurul yapsın. Bular da başka işle ilgilenmesinler. Çok mu zor? Metin Tokat hakem atamalarında olamaz arkadaş. Olamaz. Olmamalı da. Sebeplerini iyi biliyorsunuz. Göz göre göre bu hatayı yapıyoruz. Dolayısıyla burada MHK’ye sesleniyorum. Artık olimpiyatlarda ve Euro2020’de VAR hakemleri ayrı açıklanıyor saha hakemleri ayrı açıklanıyor. Artık bu değişimi yapmamız lazım. VAR hakemi başka grup insan olsun, saha hakemi başka grup insan olsun. İnanın çok fayda sağlayacak. Mesela Malatyaspor-Fenerbahçe maçında oyuncular son dakikada penaltıya tepki göstermediler. Birbirleriyle forma değiştiriyorlar. Bu zihniyet değişecek. O maçta adam göz göre göre en anti Fenerbahçeli olanların bile penaltı dediği pozisyonu vermeyen adam 3 gün sonra maça atandı. Ne düşünecek o hakem ve diğer hakemler. Sıkıntılı maç, Fenerbahçe-Galatasaray. Ozan Tufan’ın golü. Çağırın Fenerbahçe’den 2 kişiyi ertesi gün. Gerekiyorsa diğer takımdan da çağırın. Koyun odaya. VAR konuşmaları bunlardır. Almayacağız oradan konuşmaları ama insanları tatmin edecek bilgiyi verebilirsiniz. Ne var bunu engelleyen? Arkadaşlar Türkiye’nin futbolunun kaderini etkileyen kurumun performans analizi yok. MHK bu sezon iyi mi, kötü mü iş yaptı? Yok. Ne bir performans kriteri var ne bir şey var. En basitinden bu adamlar işlerini doğru mu yaptı yanlış mı yaptı ölçülmesi lazım. Sıfır. Federasyon başkanı çıkıyor, ’Çok memnunum.’ Çok memnunsunuz, Şampiyonlar Ligi finali de gelecekti, olmadı. Kura çekimi. Puanlama sistemi şeffaf olsun, bir sonraki haftanın maçlarını yönetecek 80 puan ve üstü alıyorsa bir sonraki maça atanıyor. Fenerbahçe-Beşiktaş maçının zorluk derecesi farklı, Hatay-Denizli maçının zorluk derecesi farklı. Maçları 3 kategori ayır zorluk derecesine göre. Derbi maçı mı var, 3 hakem belirle. At kuraya üçünden birini çek. Ondan sonra o iki üst klas hakemi diğer torbalara koy. Zorluk derecesi nispeten düşük maçlara da kendi torbalarını yap. 8 maç mı var, 14 hakem koy. Bir adım daha öteye gidiyorum, televizyonda yapın. Hepimiz kazanırız bu işten. İnanın sorunlar minimize edilir. Eski köye yeni adet diyoruz ya, o yüzden bizimle sıkıntıları var. Bu işte büyük paralar var. Maça atandım para mı alıyorum. İyi maç yaptım bir de prim alıyorum. Havuzu genişletmeniz lazım. Kura çekimini torbadan yapmanız lazım. Şaibeli insanlar olmamalı bu atamaları yapan. Küçük bir soru işareti dahi olanın bu işi yapmaması lazım. Gözlemci raporları açıklamalı dedik. Rapor açıklanmasa da puanların açıklanması lazım. MHK bütün maçların VAR konuşmalarını incelemek zorunda. Avrupa’da böyle. Burada sadece kritik pozisyonlardakini dinliyor, inceliyor. Bütün VAR konuşmaları incelenmeli. MHK’nin performansı değerlendirilmeli, hakem sayısı arttırılmalı. Bir de 47 yaşında emeklilik. Galiba uzatacaklar. FIFA kokartı alan bir hakem 8-10 sene hakemlik yapmalı ki Şampiyonlar Ligi’nde maç alsın. Biz zaten 40-41 yaşında FIFA kokartı veriyoruz. 8-10 senede emekli oluyor zaten adam. UEFA2da gülüyorlar bize. VAR’ın imtihanını geçemeyen adam VAR’dan sorumlu. Barış Şimşek UEFA’da neyi geçemedi? VAR sınavı. Burada neyden sorumlu? VAR’dan sorumlu. Nasıl oluyor? Olacak iş değil. Orada sınavı geçemiyor burada işin başına konuluyor. Yıllardır Süper Lig kadrosunda olup da maç almayan veya 5 yılda 5 maç alan, bir bakın kim bunlar. Aşağı yukarı 56 maça 2 adam atıyor. 2 adam 35-40 hafta 56 maçın hakemini atıyor. Bunlardan biri de Metin Tokat. TFF’den beklentimiz bu MHK tarafını ele alması lazım. Bana sorarsanız siyasetten etkilenecek kadroların temsilci, gözlemci olmaması lazım. Bir emniyet memuru bir telefonla rapor değiştirecek konumda kalmamalı. Hangi maçı kastettiğimi biliyorsunuz. Olay çıkıyor, adam rapor yazıyor sonra bir telefon geliyor rapor değişiyor. Veya adam bir rapor yazıyor, ‘cibilliyetsiz’ yazıyor, o kayda geçtiği için rapor değiştirilemiyor, başkasına ‘ciddiyetsiz’ yazdırıyorlar, hukukta hangisi daha hafifse olumlu… Yapmayın böyle. Çok ucuz hareketler.”
YENİ SEZON SPONSORUMUZ PUMA
Yeni sezonda formalarla ilgili bilgiler veren Başkanımız, “Yeni sezon sponsorumuz PUMA. Konu açılmışken Adidas’a şükranlarımı iletirim. Onunla ilgili açıklamalarımız olacak. İş globalleştikten sonra dizayn gibi konularda çok sıkıntı yaşamaya başladık. Esneklik azaldı. Dar kalıplara sokulmaya çalışıldık. Dar derken bedeni kastetmiyorum. Değişiklik olsun diye daha iyi teklif olduğu için, birinci kategori takımı olacağımız için PUMA’yı tercih ettik. Her zaman olduğu gibi 3 formamız olacak. 2 tanesi 19.07’de. Üçüncüsü de ağustos ayında 5 büyük takımla beraber lansmanı yapılacak. Değişik, enteresan formalar. Bir sonraki sezonun formasını da şimdiden seçime getirdiler. Yaklaşımları değişik. Taraftarlarımızın çok hoşuna gideceğini ümit ediyorum. Formalarımız dolu. En geç mart sonu isimleri vermen lazım ki üretici ona göre üretsin. Öyle bir kısıtlamamız olmasaydı son 2 ayda çok farklı değişik, enteresan talepler kol için, sırt için, şort için geldi. Aşağı yukarı çoğunlukla aynı sponsorlarımıza devam ediyoruz, yeni giren biri var. Çok tartıştık. Artık bizim formalarımız yıldızsız olacak.” dedi.
Takım bütçesiyle ilgili Başkanımız, “93’lerden 54’e düştük. 40-45 bandında kalabilmemiz için de Attila, Pelkas, Altay modeli gibi transferler gerekiyor. Bunun iki yöntemi var; biri, kendi içinden çıkaracağın oyuncular, bir de yurt dışından yapacağın transferlerde çok daha bilinçli, ekstra ‘Türkiye’ primi vermeden mukaveleler yapmak lazım. Frey’i Belçika’da 3 takım istiyor. Baktığınız zaman bu rakamlar yok. Onların mali sıkıntıları yok, bizim var. En tepeye gitmiyoruz, 5-7-10-12 milyona. 500 binle 3-3,5 milyon Euro arasına çok iyi futbolcular alabiliriz ama biz Türkiye olarak bizden gidince 1 alacak adama 3-4 veriyoruz. Bunu yaşayarak gördüm. Akıllı transfer politikaları. Kolay olmayacak.” açıklamasını yaptı.
Değişimle ilgili bir soru üzerine Başkanımız, “Hayatta bir tek aptallarla ölüler değişmez. Herkes hayattaki tecrübeyle değişir. Kim kimi daha çok değiştirir zaman gösterecek.” yanıtını verdi.
Sosyal medya, manipülasyon ve maddi çıkar elde etme konularında açıklamalar da yapan Başkanımız, “Camianız ne kadar büyükse ne kadar çok takip ediliyorsanız o kadar sorun. Beni rahatsız eden; kim olduklarını iyi bildiğimiz adam mesela gazeteci, bir haberi atıyor, onun fenomen ekibi o haberi pişiriyor. Ya da tam tersi. Böyle bir etkileşim modeli var. Bundan etkilenen saf arkadaşlarımız var. Bu arkadaşlarımızın şunu bilmesini isterim. Futbolcular bu insanlara maddi veya ayni diyelim, mesela 5 tane iPad. Ya da tatilinde yardım. Gazetecileri kendi otellerinde komik rakamlara ağırlayanlar olduğunu benden daha iyi biliyorsunuz. Bir gün bir kulüp başkanı , ‘Sen oyunu kurallarına göre oynamıyorsun’ dedi. Benim bir otelim var, şunları ağırlıyorum, sezon içinde ne yapabiliriz diye arıyorlar’ Futbolcular etkileniyor. Maç sonu kim ne yazmış diye bakıyorlar. Bu zavallı arkadaşlarımız çok etkilendiği için, bu kişiler aman benden uzak dursun diye bu tür ilişkilere giriyorlar. Sıkıntı verirler ama büyük resimde uzun vadede kıymeti harbiyesi olmaz.” ifadelerini kullandı.
KENAN EVREN LİSESİ
Kenan Evren Lisesi’yle ilgili ise Başkanımız, “Kenan Evren Lisesi bu sene bize geçti. Ön izin aşamasındayız. Belki ön izi biraz uzatmamız gerekebilir. Burayı hastane, üniversite, rezidans/iş yeri, otopark gibi bir sürü değişik kriterde fizibilite yaptık. Keşke burayı 10 sene evvel bize verselerdi. Türkiye’nin ekonomik konjonktrüne baktığınız zaman eskisi gibi altın yumurtlayan tavuk durumunda değil. Değişik fizibilitelerde değişik rakamlar çıkıyor. Bizim arzu ettiğimiz noktaya getirebileceğimiz bir projeye daha adını koyamadık. Hatta ön iznimizi 1 sene uzatma durumunda kalabiliriz.” açıklamasını yaptı.
Kişisel borçlarla ilgili sorulan soruya Başkanımız, “Bana kişisel borç sormayın. Kulağıma geliyor. O kadar terbiyesizce, nankörce buluyorum ki, bunlara cevabı genel kurulda vereceğim. Yazıklar olsun onu söyleyenlere.” yanıtını verdi.
Mali konular hakkında da çeşitli bilgiler veren Başkanımız Ali Koç, “Benim elimdeki 612’den 516’ya inmiş. Biz 1 sene daha sonra gelmeliydik. Biz yanlış zamanda geldik. 1 sene içinde, 6 ay içinde kral çıplaktı. Neyin ne olduğunu görecektiniz. Bekliyorum, gelip anlatacaklar. Gelsinler, anlatsınlar bakalım. Biz kazanırken kaybettik. Kaybedenler de kazandı. Bu tablonun ne olduğunu siz benim kadar biliyorsunuz. Genel Kurulda mali illere gireceğim. Fenerbahçe ayaklarının üzerinde durabilecek durumdan çok uzak ama bir nebze önünü görebiliyor. Yapılandırmayı yaptık, ne şartlarda dışında kaldık biliyorsunuz. Burada emeği geçen başta Cumhurbaşkanımıza, devletimize teşekkür ediyorum. Doğru modeli buldular. 2+7 sonunda %45 borç kalıyor. Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Bu sadece bize nefes aldırdı. 2 senelik. 2 konu olmazsa bu kulüpler yine ödeyemezler; biri ellerindeki gayrimenkulleri daha iyi değerlendirebilmek. Bunun için gerekli iklimin oluşması. Bir de bahis. Şu anda kulüpler bahis sektöründen binde 45 alıyorlar. Eskiden 4.5’di. 12 milyardan 60 milyara geldi legal bahis. Tüm toplam bahis 60’tı, 12’si legal. En son toplam 90, 60’ı legal. Bunu yine 4.5’e çıkarın ve kaynaktan kesin. Paraları bize vermeyin, direkt kaynaktan kamu bankalarına olan borcu ödemeye gitsin. Borçlar da ödenecek noktaya geldiğinde oturup bir daha konuşalım. Bütün olumsuz ekonomik koşullar Türkiye’deki kulüpleri üstüne aynı anda geldi. Kurlar çıldırdı, en büyük gelirimiz yayın 2 senedir üst üste %13-15 iniyor. Bir de 21’e bölündü. Pandemi geldi bilet, kombine loca hiçbir şey yok. Tek tük loca satabildik, onlara teşekkür ediyorum. Getir spora ilk bizle girdi, bakın her yerde. Öznur Kablo bizle girdi spora. Fenerbahçe bereket getirir. Dolayısıyla gelir yok tribünlerden, localardan, biletlerden. Stopaj iadesi diye mükemmel çalışan sonra hala anlayamadığım durdurulan, 1 sene hiçbir şey yapılmayan, mevzuatı yeni yazılmış, stopaj iadesi, o da gitti. Üstüne bir de vergileri arttırdılar. Tüm bunların içinde ayakta durmamız bekleniyor. Çok zor. Yeniden yapılandırma konusunda olabilecek en iyi noktaya gelindi. Bunları imzalamazken borçsuzluk kağıdını nasıl alacağız diye 8 takla atıyorduk. Büyük fedakarlıklarla alabildik bunları. Ama biz ne devletimizi ne federasyonumuzu kandırmadık. Birinci günden temerrüde düşeceğimiz bir şeyin altına imza atmadık. Belki atsaydık kazançlı olacaktık. Biz birinci günden düğmenin yanlış iliklendiğini anlattık, arkasında durduk ve bu noktaya geldik.” diye konuştu.
Kulüpler Birliği’nin federasyona verdiği Süper Lig’in son 8 haftasının incelenmesine yönelik dilekçeyle ilgili sorulan soru üzerine Başkanımız, dilekçenin geri çekilmesinin kabul edilemeyeceğini ifade etti. Başkanımız, “Artık çamur at izi kalsın bu kadar basit olmamalı. Bir oyuncu çıkıyorsa, beni ve diğer kulübü teşvik primiyle le suçluyorsa ondan sonra tercüman hata yaptı vs… O kadar kolay değil bu işler. Dirayetli bir duruşu olsa Türkiye’de futbol yönetiminin, bunların hiçbiri olmaz. Oluyorsa da gerçekten olmuştur, söylemiştir, dibine inilir. İnşallah incelenir. Bir şey çıkmasa dahi incelenmesi önemli.” dedi.
Son yorumlar